-
1 gaz vermek
v. gas, gun up, give the engine the gun, root for -
2 tam gaz vermek
v. floor--------tam gaz vermek (otomobil)v. gun -
3 gaz
-
4 gaz
gaz1 Gaze f, Mull m; Flor m;gaz bezi Mullbinde fgaz2 Gas n; fam Petroleum n; MED Blähungen f/pl, Winde m/pl;gaz borusu Gasleitung f;gaz hali gasförmige(r) Zustand;gaz halinde gasförmig;gaz lambası Petroleumlampe f;gaz maskesi Gasmaske f;gaz sayacı Gasuhr f;gaz silahı chemische Waffe f;gaz sobası Petroleumofen m;gaza basmak AUTO Gas geben;tam gaz(la) mit Vollgas;tam gaz(la) gitmek AUTO mit Vollgas fahren;gaza gelmek sich (durch Lob usw) verleiten lassen;-e gaz vermek Gas geben; fam bestärken, loben A -
5 tam gaz
-
6 içine vermek
içine vermek (gaz)v. insufflate -
7 gas
n. gaz, havagazı, benzin, grizu, gaz pedalı, boş lâf, övünme, atıp tutma, hava civa, matrak şey, eğlenceli şey————————v. gaz vermek, benzin almak, atıp tutmak, övünmek, saçmalamak* * *gaz* * *[ɡæs] 1. noun1) (a substance like air: Oxygen is a gas.) gaz2) (any gas which is used for heating, cooking etc.) gaz3) (a gas which is used by dentists as an anaesthetic.) anestezide kullanılan gaz karışımı4) (a poisonous or irritating gas used in war etc: The police used tear gas to control the riot.) zehirli gaz2. verb(to poison or kill (a person or animal) with gas: He was gassed during World War I.) gazla zehirlemek- gaseous- gassy
- gassiness
- gas chamber
- gas mask
- gas meter
- gasoline, gasolene
- gas station
- gasworks -
8 treiben
treiben <trieb, getrieben>1. v/t <h> sür(ükle)mek, harekete geçirmek, yürütmek; yapmak, fam halt karıştırmak; TECH çalıştırmak, işletmek; (jemanden antreiben) teşvik etmek, fam -e gaz vermek;Blüten treiben çiçek vermek;Sport treiben spor yapmak;die Preise in die Höhe treiben -in piyasasını yükseltmek;was hat ihn dazu getrieben? onu buna sürükleyen ne oldu?;was treibst du (zurzeit)? (şu sıra) neler yapıyorsun?;es zu weit treiben fazla ileri gitmek;treibende Kraft itici güç2. v/i <sn> im Wasser sürüklenmek;sich treiben lassen sürüklenip gitmek -
9 push on
acele etmek; ilerlemek, yoluna devam etmek; cesaret vermek, gaz vermek; (angarya, vb.) üzerine yikmak -
10 Gas
-
11 Vollgas
Vollgas geben tam gaz vermek -
12 Gas
1. chem gaz, hava gazı;das \Gas andrehen hava gazını açmak\Gas geben gaz vermek, gazlamak;\Gas wegnehmen gazdan ayağını çekmek -
13 Vollgas
-
14 floor
n. zemin, taban, döşeme, pist, düzlük, kat————————v. döşemek, yere yıkmak, yenmek, şaşırtmak, afallatmak, tam gaz vermek, köklemek* * *1. zeminleştir (v.) 2. zemin (n.)* * *[flo:] 1. noun1) (the surface in a room etc on which one stands or walks.) döşeme, taban, oda zemini2) (all the rooms on the same level in a building: My office is on the third floor.) kat2. verb1) (to make or cover a floor: We've floored the kitchen with plastic tiles.) döşemeyi kaplamak2) (to knock down: He floored him with a powerful blow.) yere sermek•- - floored
- floorboard
- flooring -
15 gun
n. silâh, top, tüfek, tabanca, pompa, silâhlı kimse, avcı————————v. ateş etmek, vurmak, avlamak, tam gaz vermek (otomobil)* * *1. ateş et (v.) 2. silah (n.)* * *1. noun(any weapon which fires bullets or shells: He fired a gun at the burglar.) silâh, tüfek, tabanca- gunboat- gunfire
- gunman
- gunpowder
- gunshot 2. adjective(caused by the bullet from a gun: a gunshot wound.) mermi, kurşun... -
16 rev
n. devir, dönüş————————v. devrini yükseltmek, hızlandırmak, hızını artırmak* * *[rev](to increase the speed of revolution of (a car engine etc): He revved the engine (up); He was revving up in the yard.) devrini yükseltmek, gaz vermek- revs -
17 give the engine the gun
v. gaz vermek, gazlamak -
18 gun up
v. gaz vermek, gazlamak -
19 root for
desteklemek, coşturmak, tezahürat yapmak, gaz vermek, heveslendirmek, yüreklendirmek -
20 give the engine the gun
v. gaz vermek, gazlamak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
gaz vermek — 1) motorlu taşıtlarda gaz pedalına basmak 2) mec. dolduruşa getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gaz — 1. is., Fr. gaze Tül 2. is., Fr. gaz 1) Normal basınç ve sıcaklıkta olduğu gibi kalan, içinde bulunduğu kabın her yanına yayılma ve bu kabın iç yüzeyinin her noktasına basınç yapma özelliğinde olan akışkan madde 2) Gaz yağı, petrol Aklıma geldi,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaçırmak — i 1) Kaçmasını sağlamak veya kaçmasına imkân yaratmak 2) Bir işi belirlenen zamanda yapamamak Maçı kaçırdım. 3) nsz Zor kullanarak yanında götürmek Kız kaçırmak. 4) Bir daha ele geçmemek üzere yitirmek Fırsatı kaçırdım. 5) Yararlanamamak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yel — is. 1) Havanın yer değiştirmesinden oluşan esinti, rüzgâr 2) hlk. Romatizma ağrısı 3) hlk. Kalın bağırsaktaki gaz Birleşik Sözler yel değirmeni yelkesen yelkıran yelkovan yelölçer yel yepelek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çakmak — 1. i, e, ar 1) Vurarak sokup yerleştirmek Çiviyi tahtaya çakmak. 2) Çivi ile tutturmak İsa nın ruhu eğer bugün içinden çıkmış olduğu yere inerek bu sahneyi görseydi, kim bilir patriklerini hangi oduna çakardı. F. R. Atay 3) Kazık çakıp hayvan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
duman — is. 1) Bir maddenin yanması ile çıkan ve içinde katı zerrelerle buğu bulunan kara veya esmer renkli gaz Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım. B. S. Erdoğan 2) Havalanan tozların veya sisin oluşturduğu bulanıklık Köyünün … Çağatay Osmanlı Sözlük
hava — is., Ar. hevā 1) Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı 2) Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. M. Ş. Esendal 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
söndürmek — i 1) Ateş ve ışığın yanmasına, aydınlatmasına son vermek Parmağının ucuna kadar gelen alevi yere atıyor, terliğiyle basarak söndürüyor. P. Safa 2) Hava veya gaz ile şişirilmiş bir şeyin havasını veya gazını boşaltmak Çocuk balonu söndürdü. 3) mec … Çağatay Osmanlı Sözlük